Birkaç kişi oturmuş televizyonda film izliyordur. Film ise adı sanı duyulmamış oyuncuların oynadığı, düşük bütçeli kötü bir amerikan aksiyon filmidir. Filmin esas oğlanı dünyayı teröristlerin elinden kurtarır. Ancak bunu yaparken hoplar uçar, kibrit ateşi efektiyle etrafı patlatır. Bunu izleyenlerden biri diğerlerine;
A: Aklıma bir fikir geldi
B: Ne geldi?
A: Bu filmin oyununu yapalım
C: Olabilir
B: Cidden yapalım
A: Hadi hazırlıklara başlıyoruz
T7 Games�in yapımcıları ikinci hatta üçüncü sınıf amerikan aksiyon filmlerini izleyip, yukarıdaki gibi bir diyaloga girip işe başlamışlar. Çünkü The Mark�ın durumunu ancak böyle bir örnekle açıklanabilir. Başka alternatif aklıma gelmiyor.
The Zart
Mark içinde neler neler yok ki? Uluslararası bir terörist tehdidi, nükleer silah, dolar milyoneri bir Rus ve karşılarında iki adet ajan var. Bildiğimiz aksiyon filmi nidaları devam edip, içindekileri sıralarken �İki ajan� ibaresine dikkat edelim. Çünkü son zamanlarda bazı oyunlarda olan ve çıkacak yeni birkaç projede yer alan iki karakter yönetme hedesi, The Mark içinde de yer alıyor. İki adet aslandan oluşan adamlarımızın teki bir orduya bedel. Birinin adı Austin Hawke, diğerinin adı Steven �Fletch� Fletcher. Oyunun menüsündeki �Austin feci tehlikeli� veya �Fletcher acayip patlatıyor� filan yazılanlara inanmayın. Karakterlerin kullandıkları özel yetenekler dışında, tüm her şeyleri aynı. Aynı tas aynı hamamlar, ancak arada yetenek farkı bulunuyor. Fletcher zamanı yavaşlatırken, Austin ise duvar arkasındaki düşmanları bile görmemizi sağlayacak bir yeteneğe sahip. Bu özellikler The Mark içinde biraz daha değişik hava yaratsa da, ne yazık ki oyunun monotonluğundan dolayı tıkanıp kalıyorlar. Özel yeteneğimizi kullandıkça altta bulunan gösterge azalıyor, ancak düşmanları vurdukça artıyor.
Aşmış
Oyun esnasında, ana karakterler arasında geçiş yapamıyoruz. İlk başladığımız zaman birini seçebiliyor veya bölüm değiştiğinde bu işi yapabiliyoruz. Tüm bölüm boyunca da o karakterle oynuyoruz. Biri bizim elimizdeyken, diğeri yapay zekasıyla bizi dolaylı yoldan öldürebiliyor. Çünkü yapay zeka, gerçekten de geri zekalı. Düşmanlarınıza ateş edip yavaş yavaş geriye doğru kaçarken, bir bakmışsınız takım arkadaşınız yolunuzu tıkamış. Enerjiniz az ve kaçış noktanız kapatılmış, böyle durumda gelen kurşunlarla beraber cennete gidebilirsiniz. Takım arkadaşınız arada düşmanlara ateş edebiliyor, hakkını yemeyelim. Rakipler takım arkadaşımızdan az biraz daha akıllı. Hiç değilse kırk yılda bir kere duvar veya kapı dibine saklanmayı becerip, daha fazla ateş edebiliyorlar. Bunun dışında bol bol keklik gibi ölme özellikleri var.
Grafikler en başlarda hoş geliyor. Directx 9�un nimetlerinden faydalanıp, birkaç etkileyici efekt filan kullanmışlar. Ancak bunların sonrasında boş olduğunu anlıyorsunuz. Ana karakterler dahil, oyundaki modellemeler kötü. Uzaktan güzel görünen kaplamalar, yakına gelindiğinde resmen ağlıyor. Patlama ve çevredeki diğer etkenler de kötü. Sesler biraz işi toparlar diye düşünüyordum, ancak onlarda berbat çıktı. Adamların konuşmaları resmen kağıttan okunuyor gibi. Silah sesleri eh işte, biraz işin ucundan tutar gibi olsalar da onlarda ofsayt�a yakalanıyor.
Multiplayer
Cooperative, Massive Cooperative, Map Control ve Team Deathmatch olarak dört farklı mod�da çoklu oyuncumuz var. Ama oynayacak adam yok, bırak adamları T7 Games�ten yapımcılar bile Multiplayer�ı oynamıyordur. The Mark�la beraber birde editör koymuşlar. İnsanın oynama hevesini kıran bu yapım için, kim editör işine katlanır ayrı bir muamma. Yinede editörün yer alması, ince düşünülmüş güzel bir özellik.
The Mark, oyuncuya damardan giriyor resmen. İyi yanları var aslında. Mesela vurulduğumuz zaman veya ışıklı bir yerden çıktığımızda, ekran hafiften bulanabiliyor. Zamanı yavaşlatma efekti fena yapılmamış, hiç değilse iyi kısımlardan biri sayılabilir. Bir de demin bahsettiğim editör. Bunların haricinde boş bir un çuvalı.
Açıklama:Merlinin Kazanı
Minumum Sistem Gereksinimleri :
1.8 Ghz işlemci, 512 Mb Ram, 2 Gb boş HDD alanı, 128 Mb Pixel Shader 2.0 destekli ekran kartı
YORUMLAR