Her gün internette çok sık rastlanan komplo teorileri, bir araştırmaya göre akıl sağlığı ile doğrudan bağlantılı olabilir.
İnterneti her gün düzenli olarak kullanan insanlar, yanlış bilgilere daha çok maruz kalıyor. Birçok insan, gerçek olamayacak kadar saçma görünen bilgilerin ne kadar ilginç olduğunu belirledikten sonra onları atlayarak internette gezinmeye devam ediyor ancak bazılarında bunun tam aksi gerçekleşiyor.
Bazı insanlar, uzmanların şimdiye kadar keşfedemediği nedenlerle sahte bilgi tuzağına düşüyor. Örneğin 2017 yılında ortaya çıkan QAnon, birçok insana son derece inandırıcı gelmişti. Yanlış bilgilerin görülme sıklığı ve yayılma hızı, sıradan internet kullanıcılarını internetin karanlık köşelerine sürüklüyor.
Sosyal medyada gördüğü gerçek dışı paylaşımlara inanan kullanıcılar genellikle insanlardan gizlenen bilgileri öğrendiğine inanıyor. Bu bilgilere inanan kişilerin komplo teorisini yaymak için çalışmalar yürüten insanların oluşturduğu topluluğa dahil olması ise çok fazla zaman almıyor.
Her şeye kolaylıkla inanmak, insanları bir güvensizliğe itebiliyor ve bu da onların gerçek dışı bir yaşamı benimsemelerine neden oluyor. İnsanların okuduğu hemen hemen her türlü içeriği direkt doğru kabul etmesi ise onları yalanlara karşı daha savunmasız hale getiriyor. Bu insanlar doğru kabul ettiği bilgiler yüzünden kendi görüşlerinin peşinden gidebilir, eleştirel düşünme becerileri diğer insanlara göre çok daha kısıtlı olabilir.
Komplo Teorileri ile Akıl Sağlığı Arasında Nasıl Bir Bağ Var?
Araştırmacılar da özellikle sosyal medyada gördüğü her paylaşıma inanan insanların ortak noktasını tespit etmek için yeni bir araştırma gerçekleştirdi. Bu araştırma, insanların gördüğü bilgilere hemen inanmasının ardında inanmaya istekli olduğu olayların, nesnelerin veya zihinsel yolla bağlantı kurabileceği herhangi bir şeyin olduğunu gösterdi.
Elde edilen bulgulara göre komplo teorileri ile sahte bilgi tuzağına düşürülen insanlar çoğunlukla psikolojik gereksinimleri karşılanmamış ve zihinsel ihtiyaçlarının karşılanmasını isteyen insanlardan oluşuyor. Bu insanlar, bilgi sahibi olmak istediği bir konu hakkında bir şeyler öğrenmeyi her şeyden çok daha fazla ister. Bu konular çoğunlukla bilinmeyenin açıklaması olma özelliğini taşır. İnsanlar kimsenin bilmediği bir konu hakkında (doğru ya da yanlış olduğu fark etmez) bilgi sahibi olduğunda tatmin oluyor.
Bu, araştırmacılara göre geçici bir rahatlama olabilir. Geçmiş araştırmalar, bu tür asılsız varsayımların kaygı, sosyal izolasyon ve olumsuz duygularla ilişkili olduğunu göstermişti. COVID-19 salgını sırasında yürütülen yeni araştırmalar da belirsizlik, kaygı ve depresyon yüzünden bu tür gerçek dışı bilgilere inanmanın daha yüksek bir ihtimal olduğunu gösteriyor.
Komplo Teorileri En Çok Sosyal Medyada Yayılıyor
Yeni tip koronavirüsün ilk ortaya çıktığında salgının ne zaman son bulacağı, insanların ne zaman normale döneceği belirsizdi. Koronavirüs aşılarından önce insanlar büyük bir boşluğun içerisinde onları bu durumdan kurtaracak bir şeyler arıyordu.
Twitter ve benzeri sosyal medya platformlarını kullanan insanlar bu dönemde çok sayıda aslı olmayan bilgilerle karşılaştı. Kaygı düzeyi çok yüksek olan insanlar ise içerisinde bulunduğumuz zorlu dönemde kendisini biraz da olsa rahatlatmak için bu tür bilgileri doğru kabul etmiş olabilir. Bu açıdan bakıldığında COVID-19 aşılarının güvenilirliği hakkında ortaya atılan gerçek dışı iddialara inanmanın da insanların içinde yatan korkudan kaynaklandığı söylenebilir.
YORUMLAR