Uç Nokta Güvenliği Nasıl Sağlanır?
Uzaktan çalışmanın giderek yaygınlaştığı şu günlerde, uç noktaları korumak her zamankinden daha zor bir hale geldi. Peki bu süreci nasıl yönetebilirsiniz?
Uzaktan çalışmanın giderek yaygınlaştığı şu günlerde, uç noktaları korumak her zamankinden daha zor bir hale geldi. Yıldan yıla sürekli olarak güncellenen ve evrimleşen siber saldırı yöntemleri uzaktan çalışmanın yarattığı kısmi kontrolsüzlük ile birleştiğinde tehlikeli sonuçlara neden olabiliyor.
Uç Noktalar Her Zamankinden Daha Fazla Hedef Alınıyor!
Çalışma düzenlerinin değişmesi ile birlikte kullanıcılara ait cihazlar farklı noktalara doğru dağılmaya başladı ve bu süreç, bilgisayar korsanları için yeni fırsatlar yarattı. Yakın dönemli bir ankette katılımcıların %68'i maruz kaldıkları siber saldırıların sıklığının arttığını ve son iki yıl içerisinde bir ya da daha fazla sayıda başarılı uç nokta saldırısı yaşadıklarını belirtti.
Elde edilen veriler, BT güvenliğinin her zamankinden daha önemli bir hale geldiğini ve kurumların her an tetikte olması gerektiğini işaret ediyor. Öte taraftan kuruluşların yarısından fazlası, uç nokta koruması bakımından kurum içi uzmanlığın ve kaynakların bulunmadığını belirtiyor. Bu doğrultuda siber güvenlik uzmanlarının %57'si, uç nokta güvenliğine daha fazla harcamanın yapılacağını tahmin ediyor.
Uç Noktalar Beş Şekilde Risk Altında Kalıyor
1- Uzaktan Çalışmanın Tehlikeleri
Kısa bir süre öncesine kadar çalışanların bulundukları konumlar, ağırlıklı olarak ofis alanı ile sınırlıydı. Günümüzde ise çalışanlar birbirinden farklı konumlara ve hatta saat dilimlerine yayılmış durumda. Öyle ki çalışanların en az yarısı, şu anda tamamen evden çalışma sistemine geçti.
Bu karma çalışma ortamı siber korsanların saldırı yüzeyini de genişletiyor. BT uzmanlarının %23'ü, kuruluşlarının uzaktan çalışmaya geçmesinden bu yana siber güvenlik olaylarının arttığını belirtti. Bazıları ise gözlemlenen olay sayısının neredeyse ikiye katlandığını vurguladı.
2- Farkındalık Düzeyi Düşük Çalışanlar
Çalışanların siber güvenlik konularına yönelik farkındalık düzeyinin düşük olması, siber saldırıların en bariz ortak noktası olabilir. Kötü amaçlı yazılım dağıtan e-postaların %99'undan fazlası etkin hale gelebilmek için insan müdahelesine (bağlantıya tıklama, belgeleri açma, güvenlik uyarılarını kabul etme vb.) ihtiyaç duyuyor.
Saldırı yazılımı bir defa içeri girdikten sonra bir sistemden diğerine hızlı bir şekilde yayılıyor. Kuruluşların %60'ı, bir kullanıcının ihmalinden kaynaklanan siber saldırılarla karşılaştığını belirtiyor.
3- Virüsten Korunma Programlarının Yetersizliği
Her ay yüz milyonun üzerinde yeni kötü amaçlı yazılım ortaya çıkıyor ve bu, her gün 360.000 her saniye 4,2 yeni kötü amaçlı yazılım anlamına geliyor. Daha da kötüsü, bu saldırıların %80'i sıfır gün tehdidi olma özelliği taşıyor ve %60'ı, kolay bir şekilde antivirüslerin tarama sisteminden kaçınabiliyor.
Bu nedenle kuruluşların %85'i; yapay zeka, makine öğrenimi, davranış izleme ve proaktif izolasyon gibi gelişmiş BT güvenlik ürünlerini tercih ediyor.
4- Bilinmeyen Tehditler
Bir ihlali görmeden engelleyemezsiniz: Halihazırda cihaz güvenliği gözetiminiz yoksa, bir sorunun olduğunu anlamak bile belirli bir zaman alır. Ortalama bir kuruluşun saldırıdan kaynaklanan bir ihlali tespit etmesi ve kontrol altına alması, yaklaşık 315 gün kadar sürüyor. Üstelik zayıf noktayı düzeltmek için harcanan süre yalnızca 97 gün oluyor.
Öte taraftan kuruluşlar, uzaktan çalışma sistemine geçiş ile birlikte, bir veri ihlalini tespit etmek ve kontrol altına almak için geçen sürenin %70 oranında artmasını bekliyor.
Bir veri ihlalinin ortalama maliyeti perakende sektörü için 2,01 milyon dolar, eğitim sektörü için 3,9 milyon dolar ve sağlık sektörü için 7,13 milyon dolar olarak belirlenmiş durumda.
5- Yetersiz Personel
Temel mantığa aykırı gibi görünüyor olsa da tehdit seviyelerinin sürekli arttığı şu dönemlerde bile, şirketler çok daha az sayıda siber güvenlik uzmanını işe alıyor. Öyle ki kuruluşların yaklaşık %85'i, yetişmiş BT güvenlik personeli açığı olduğunu bildiriyor.
Pandemi döneminde görevde olan uzmanların %32'si iş yüklerinin arttığını bildirirken, %47'si güvenlikle ilgili olmayan diğer BT görevlerine atandıkları için günlük aktivitelerinin değiştiğini belirtiyor. Araştırmalara göre dünya çapında yaklaşık üç milyon siber güvenlik personeli açığı bulunuyor.
HP ProBook 650 G8 (3S8P1EA) ile Güvenliğe Öncelik Verin
Intel® Core™ i7 işlemcinin gücüne sahip olan HP ProBook 650 G8 (3S8P1EA), her zaman etkili olabilen dayanıklı ve esnek bir savunma oluşturmak için birlikte çalışan donanım destekli güvenlik özellikleri ile günümüzün zorluklarına karşı koymak için tasarlandı. HP tarafından kurumsal kullanıma yönelik geliştirilen ProBook 650 G8, aşağıda görebileceğiniz gelişmiş güvenlik özelliklerini yüksek performansla harmanlıyor:
HP Endpoint Security Controller güvenlik yongası; HP Sure Start, HP Sure Run ve HP Sure Recover gibi koruma katmanlarını bünyesinde barındırıyor. Donanım tabanlı güvenlik sistemi sayesinde bilgisayarınız siber tehditlere karşı her zamankinden daha dayanıklı hale geliyor.
Yıkıcı saldırı yazılımlarının BIOS düzeyinde etkilerini önlemek için devreye giren HP Sure Start, BIOS'u saldırılardan ve bozulmalardan otomatik olarak kurtaran bir sistem olarak öne çıkıyor. Başka bir deyişle bilgisayarınızın BIOS'u kendi kendini onarıyor ve her zaman güvende kalmanıza yardımcı oluyor.
HP Sure Run, saldırganların savunma kanallarını aşmasını engellemek için direnç gösteriyor ve kritik güvenlik korumalarını sürekli olarak çalışır durumda tutmaya yardımcı oluyor. HP Sure Recover ise yalnızca bir ağ bağlantısı yardımı ile işletim sisteminizin hızlı, güvenli ve otomatik bir şekilde kurtarılmasını sağlıyor.
Her gün yüz binlerce yeni kötü amaçlı yazılımın ortaya çıktığı siber dünyada, geleneksel savunma yöntemleri yetersiz kalabiliyor. Üstelik bu kötü amaçlı yazılımların çoğu sürekli olarak kendilerini güncellerken ve gizlenmek için yapay zekadan yardım alırken, daha sert ve etkili güvenlik önlemlerine ihtiyaç duymanız olasıdır.
Yapay zeka ile efektif bir savaş için HP Sure Sense yardımınıza koşuyor. Patentli derin öğrenme algoritmalarından ve gelişmiş sinir ağından faydalanan bu teknoloji, kötü amaçlı yazılımları otomatik olarak algılıyor ve daha önce hiç görülmemiş saldırılara karşı dahi koruma sağlıyor. HP Sure Click ise bu tehditleri izole edilmiş bir sanal makineye hapsederek yok ediyor.
Siber güvenlik ile ilgili ihlallerin önemli bir kısmının kimlik bilgileri üzerinden gerçekleştiğini göz önüne alırsak, standart parola korumalarının iş bilgisayarları için yeterli olmadığı sonucuna ulaşabiliriz. HP Multi-Factor Authenticate, istenmeyen fiziksel erişimlere karşı uygulanan artırılmış güvenliğe sahip kimlik doğrulama yöntemlerinden birisidir.
Böylece bilgisayarınızı parolaya ek olarak parmak izi sensörü (isteğe bağlı) ve yüz tanıma sensörü (isteğe bağlı) ile destekleyerek üç faktöre kadar kimlik doğrulamasını zorunlu tutabiliyorsunuz. Bu önlemlerle birlikte bilgisayarınıza sizden başka kimse erişemez hale geliyor.
BT yöneticilerinin en büyük beş sorundan birisi olarak listelediği uzak cihazları yönetmek, en iyi zamanlarda dahi oldukça karmaşık bir süreçtir. Güvenlik ayarlarını her yerden yönetmenizi sağlayan bir platform, beklenmedik tehditlere ve saldırılara karşı önemli bir avantaj sağlar. HP Sure Admin, BIOS ayarlarını uzaktan yönetebilmeleri için ilgili BT yöneticilerine güvenli bir dijital imza sağlıyor.
Tabii ki aynı oranda önemli diğer güvenlik sorunları da fiziki olanlardır. Bilgisayar korsanları sadece sabit disklerinizi kazmakla kalmazlar. Aynı zamanda uzaktan kameranıza erişmek ya da en sevdiğiniz kafede yanınıza oturarak ekranınızı gözetlemek gibi çeşitli alışılmadık yöntemlere de başvurabilirler.
HP Gizlilik Kamerası mekanik kamera kapağı ile son dönemlerin en büyük endişelerinden birisi haline gelen izlenmelere karşı korunduğunuzdan emin olmanıza yardımcı oluyor. HP Sure View ise tek bir düğme ile ekranınızı etrafınızdaki kişiler için okunamaz hale getiriyor.
Daha fazla bilgi edinmek için buradaki bağlantıya tıklayabilirsiniz.