Transmedya Kavramı Nedir, Nasıl Kullanılır?
Bir hikayenin film, televizyon, kısa film, çizgi roman, animasyon, mobil, pazarlamalı sunumlar ve sosyal medya gibi birden fazla platformda sunulmasına “transmedya hikaye anlatıcılığı” adı verilir.
Bir hikayenin film, televizyon, kısa film, çizgi roman, animasyon, mobil, pazarlamalı sunumlar ve sosyal medya gibi birden fazla platformda sunulmasına “transmedya hikaye anlatıcılığı” adı verilir. Hedef kitlenin hikaye ve olaylara etkin olarak katılımını içeren bu tarz anlatılar, son yıllarda oldukça popüler ve oldukça hızlı yayılan bir paylaşım tarzı haline geldi.
İlk örneklerini Star Wars, Matrix, Lost, Heroes gibi film ve dizilerin, üretim ve pazarlamasında gördüğümüz “transmedia storytelling”, son yıllarda reklam ve pazarlama iletişimi endüstrisinde de tartışılan bir disiplin olarak tanımlanıyor. Yeni iletişim teknolojilerindeki belli başlı gelişmelerle beraber transmedya kavramı literatürde, adından söz edilir bir biçimde yerini almaya başladı.
Transmedya, sahip olduğu yeni anlatımı, içeriği ve kitlelerle kurduğu etkileşim biçimleriyle tüketicisinin yeni deneyimler kazanmasına da oldukça olanak sağlayan bir altyapıyı destekliyor. Bu durum temel olarak çocukların medya endüstrisindeki filmler, televizyon dizileri, oyunlar ve oyuncaklar arasındaki ilişkisinin tanımlanması için de kullanılıyor. Kısaca bunun arkasındaki motivasyon, Hollywood'un ekonomik sistemleri ile son derece bağlantılı. Başka bir deyişle, “transmedia storytelling” özünü oluşturan ana fikirler, anlatılan hikayenin seyirci tarafından sahiplenilmesi ve seyircinin olay örgüsü içerisinde derinleşmek amacıyla etkileşim kurarak hikayeyi kişiselleştirmesi anlamına geliyor. Bunun için yukarıda yazdığımız örnekler “çok katmanlı” hikaye kurgularının da önceden hazırlanmasına ihtiyaç duyuyorlar.
Mutlu Yapımcılar
Çizgi romandan sinemaya, TV’den web’e ya da mobil platformlara kadar tüm dağıtım kanallarını entegre biçimde kullanan ve mevcut hikayeyi “ana hatlarıyla ve herkesin haberdar olduğu yüzeysel olay örgüsüyle” mümkün olan en geniş hedef kitleye ulaştırabilmek, eskiden yapımcıları mutlu ediyordu. Şimdi ise “derinleşmeye meraklı” olan ve “sıradan seyirci” tanımlamasından “fan” sıfatına terfi etmiş birtakım insanlar hikayeye dair keşfettikleri yeni bilgi ve ilginç ayrıntıları sosyal medyada paylaşıyorlar, böylelikle hem kendileri hızla yeni takipçiler kazanmaya başlayabiliyorlar, hem de pazarlanan içeriğin sürekli gündemde ve güncel kalmasına katkıda bulunabiliyorlar.
Dikkat edecek olursak, dijital dağıtım kanallarının içerik pazarlamasına getirdiği en önemli yeniliklerden biri de bu. Yani, bahsettiğimiz “sürdürülebilir ilgi” avantajı. Daha önce konuştuğumuz “genel geçer tüketici” sıfatından “fan” sıfatına terfi etmiş bir grup çekirdek tüketici, belki küçük miktarlarda ama daha uzun vadeye yayılmış kalıcı bir satış potansiyelini de olanaklı kılıyorlar.
Gişede ya da reyting’de başarılı olmayı umut eden bir film ya da diziye daha kaç tane devam sezonu çekebileceklerini başından beridir hesaplamaya çalışan yapımcılar, sosyal medya sayesinde yepyeni hikaye katmanlarına ihtiyaç duyduklarını da aslında bu şekilde fark ettiler. Hemen ardından, “sürdürülebilir içerik” mantığı ile “marka yaratma / sadakat geliştirme” stratejileri geliştirmek için kolları sıvadılar. Bu çabalarının meyvelerini toplamak için de reyting ve sadık izleyenler arasında büyük paralellik olduğunu görmekte de çok fazla gecikmediler.
Bu bağlamda transmedyanın sekiz belirleyici özelliği olduğunu söyleyebiliriz. Bunlar sırasıyla:
1) İçerik, bir veya daha çok az yapımcı tarafından üretilmeleri.
2) İçeriğin erken dönemlerinde çapraz medya kurulumu ile planlanması ve desteklenmesi.
3) İçeriğin, üç veya daha fazla medya platformuna dağıtılabilmesi.
4) İçeriğin benzersiz olması.
5) İçeriğin, hikaye dünyası için tek bir vizyona dayanması.
6) Hikayelerde çatlak ve kırılmaların önlenebilmesi için birlikte çaba sarf edilmesi.
8) İçerikler katılımcıları da içerir. Katılımcıların katkısı, web portalı, sosyal ağlar veya hikaye rehberliğinde kullanıcı tarafından oluşturulan içerikler şeklinde gelişebilir.
Örneğin sinemada transmedya hikaye anlatımına örnek olarak Star Wars karakterlerinden Prenses Leia ve Han Solo arasındaki ilişki yumağını örnekleyebiliriz. Bu aşk, filmlerde başlayıp kitaplarda devam etmiştir. Bu ilişki çizgisini takip etmek için medya ortamını değiştirmemiz gerekebilir (kitap-dizi-çizgi roman-film). Bu ve benzeri büyük bütçeli eserler, metinler arası devamlılık unsuru içerdikleri için transmedyanın uzun soluklu hikaye anlatımına daha yatkınlardır.