Uzmanlara göre kuantum bilgisayarların bir gün inanılmaz hesaplamalar ve akılalmaz becerilere sahip olabileceği düşünülüyor. Peki, yakın bir gelecekte Total Recall filminde olduğu gibi insan beyninin sahte anılar ile doldurulmasında kullanılan bir teknoloji haline gelebilir mi? Konu ile ilgili merak edilen bütün ayrıntılar yazımızda.
Kuantum Bilgisayarı, Sahte Anılar Yerleştirmede Kullanılabilir mi?
Uzmanlar, kuantum bilgisayarların ilerleyen yıllarda inanılmaz hesaplar gerçekleştirebileceğine ve olağanüstü yeteneklere sahip olabileceğini düşünüyor. Yakın bir gelecekte bu teknolojinin hastalıklara karşı bir çözüm olarak geliştirilen yeni ilaç ve malzemeler keşfetmemize yardımcı olacağını biliyoruz ancak bu esrarengiz teknolojinin uzak gelecekteki potansiyeli çoğu insanın gözünde evrenin kendisi kadar geniş.
Bilim kurgu dünyası, günümüz uzmanlarına göre gerçekleşebileceğine inandığı fikirlerle doludur. Filmlere konu olan teknolojilerin gerçeğe dönüştürülmesi şu anda mümkün görünmese de kuantum bilgisayarlar sayesinde gelecekte mümkün hale gelebilir. Bilim kurgu hayranlarının ve bilim insanlarının yakın bir zamanda en çok ilgisini çekmeye başlayan teknolojilerden bir tanesi de Total Recall filmindeki anılarda değişiklik yaratma oldu.
Film (2012’de yeniden ele alınan değil, 1980 yapımı film), Philip’in kısa ancak bir o kadar da esrarengiz hikayesine dayanıyordu. Bu yazı boyunca tartışacağımız konu ise Recall filminde yer alan teknolojinin gerçeğe uyarlanabilip uyarlanamayacağıdır.
Filmdeki Recall şirketi insanları uyutmak ve onlara gerçekte var olmayan anılar vermek için kurulan bir şirkettir. Şirketin gerçeğe dönüştürmek istediği fikir ve uğrunda yürüdüğü hedef ise herhangi bir insanın hatırasında istenilen değişiklikleri gerçekleştirmektir. Örneğin Kızıl Gezegen’e hiç gitmemiş bir insanın zihninde gerçekleştirilen değişiklikler sayesinde o kişi tatilini Mars’ta yapmışçasına kendisini büyük bir aldatılışın içerisinde bulabilir.
Recall, insanları gerçekte hiç gitmediği bir yere dahi gittiğini düşündürecek bir makineye sahiptir. Makinenin üzerinde kullanıldığı kişi, film boyunca gerçek olmayan anılara maruz kalmasının sonucunda gözleri ile gördüğüne bile inanamayacak seviyeye geliyor.
Filmin ana kahramanın başına gelenler bazen gerçek hayattaki insanların da başına gelebiliyor. İnsanlar zaman zaman gerçeklik ile simülasyon ikileminde kalabiliyor ve binbir türlü düşüncenin arasında sıkışabiliyor. Bunun nedeni, insan beyninin her şeye kolaylıkla inanmasından kaynaklanıyor ve bu da anılarımızı ve dolayısıyla gerçeklik algımızın değişmesine yol açıyor.
Filmdeki şirketin insan anılarını değiştirme işlemini tam olarak nasıl gerçeğe dönüştürdüğü açıklanmıyor ancak uzmanların yorumlarına göre filmdeki teknolojinin biyofotonlarla bir ilişkisinin olduğunu varsaymak doğru olabilir.
Beyin üzerine yapılan son araştırmalar, biyofotonların beynin kendisi ve insan vücudundaki tüm hücrelerle iletişim kurma biçiminde büyük bir rol oynadığını gösteriyor. Roger Penrose’dan (Stephen Hawking’in uzun bir süre araştırmacılığını yapmıştır) Physics World’ün son sayısında yer alan birçok fizikçiden oluşan bilim insanları, ışığın kuantum mekaniğinin dili olduğu varsayımında bulundular.
Bu, insan beynine sinyal göndermede ve sinyallerin kodunu çözmede ışığın manipülasyonunun faydalarının görüldüğü anlamına geliyor. Bazı bilim insanlarına göre mikrotübüller üzerinde yapay biyofotonikler kullanmanın bir yolu bulunabilirse beynin dilini konuşmaya başlayabiliriz. Bu da sinyallerin kontrolünü alacağımız ve beynimizin istediğimiz her şeye inanmasını sağlayacağımız anlamına geliyor.
YORUMLAR