Teknolojiyi hayatımıza dahil ettikçe depresif insanlara dönüştüğümüzü görebiliyoruz. Teknoloji ve depresyon her ne kadar birbirlerinden bağımsız gibi de görünseler de el ele vermiş, bizi tarifsiz sıkıntılara boğabilecek kapasiteye sahip ilintili iki konu. Klinik depresif vakalar, anlık sinir krizleri, dönemsel endişeler daha önce insanoğlunu bu kadar tedirgin etmiyordu. Ancak artık güncel yaşamın bir parçası olacak kadar kanıksanmış vaziyetteler.
Aslında teknolojinin zaten var olan ancak bir şekilde bastırılan duyguları tetiklediğini söylemek de mümkün. Teknolojinin insan yaşamına olan potansiyel etkisi, hayatı kolaylaştırma amacına paralel olarak çeşitli sıkıntıları da beraberinde getiriyor. Peki, teknoloji hangi noktalarda bizi depresif bir birey haline getiriyor.
İnternet ve depresyon
İnternet, geçtiğimiz 30 yıla ve geleceğe objektif olarak bakarsak, internetin hayatımızda en önemli rollerden birini oynadığını kabul etmek gerekiyor. Bu iletişim ve bilgi otoyolunda bulunuyor olmak son derece bağımlılık yaratabiliyor. Bugün 48 saat internetsiz kaldığınızı hayal edebiliyor musunuz? İçine düşeceğimiz boşluğun tarifi mümkün değil. İnternet üzerinden bilgiye ulaşma alışkanlığı insanlarda gerçek bilgiyi arama düzenini tamamen farklı bir duruma getirmiş bulunuyor. Anında birden fazla kaynağı tarayabilmek hafıza yapımızı değiştiriyor. Anlık bilgileri öğrenmemizi engelleyebiliyor. Sadece kopyalayıp bir yerlere yapıştırdığımız, profesyonel ya da sosyal mecralarda anında paylaşıp unuttuğumuz tonlarca gigabayt bilgi zihnimizde kalmıyor. Öğrenmiyor sadece aktarıyoruz. Bu yüzden "yeni bilgi" anlayışı da tamamen değişiyor. Aşırı bilgi yüklenmesi kronik bir bağımlılık yaratıyor. Ancak bu bilgiyi aklımızda tutamıyor, sadece daha çoğunu istiyoruz.
Terapistlere göre internetin depresyona mı yol açtığı, yoksa depresif kişilerin internete mi sığındığı hala bir tartışma konusu. Ancak internet bağımlılığı denen bir gerçek de var. İnternet Son Derece Mutsuz Bir Nesil Yetiştiriyor Olabilir mi? makalemizde bunun üzerinde oldukça detaylı durmuştuk. İnternet bir kaçış yolu olarak kullanılıyorsa depresyon kaçınılmaz. Mutlaka ruhsal sıkıntılar baş gösteriyor.
Akıllı telefonlar ve depresyon
Akıllı telefon bağımlılığı aslında internet tarafından körüklenen bir davranış biçimi. Akıllı telefonlar çevrimiçi olabilme özelliğine sahip olmasalardı bu tür bir davranış bozukluğundan bahsediyor olmayacaktık. Yukarıdaki sorunun aynısını akıllı telefonlar içinde soralım. Bugün 48 saat akıllı telefonunuzdan uzak kalsanız haliniz ne olurdu? İnternete bağlı kalmak için bir araç olarak kullandığımız akıllı telefonlarımız aslında bizi yalnızlığımızdan uzaklaştıran, bir uyuşturucu etkisi yaratan, elimizden düşürmediğimiz cihazlar. Mesela, kaldığımız bir otelde kablosuz internet yoksa veya bir yerlerde cep telefonunuz çekmiyorsa telaşa kapılıyor, cihazın pili azalmışsa huysuzlanıyor ve işlerin ters gideceğini düşünüyoruz. Bunların hepsi, cep telefonu bağımlılığının yarattığı "sürekli erişilebilir" olma" stresinin tipik işaretleri olarak gösteriliyor.
Coventry Üniversitesi Psikoloji, Davranış ve Başarı Araştırma Merkezi'nde görevli endüstriyel psikolog Dr. Christine Grant’a göre, "Sürekli erişilebilir olma" kültürünün olumsuz etkileri, zihnimizin hiçbir zaman dinlenemiyor olması, vücudumuza toparlanması için zaman ayırmıyor olmamız, depresyonu tetikleyen sebeplerden sadece bazıları.
Sosyal medya ve depresyon
Sosyal medya psikolojisi ise çok daha vahim bir durum. Çünkü yukarıdaki her iki etkenin harmanlandığı ve tüm olumsuzluklarını çekirdeğinde taşıdığı davranış biçimlerini tetikleyebiliyor. Sosyal medya aslında internet üzerinde çalışan, bilginin tek yönlü değil çift yönlü ve anlık olarak paylaşıldığı farklı amaçlara sahip iletişim platformlarının hepsine birden verilen bir isim. Bu paylaşım için bilgisayarımızın başında olmanız da gerekmiyor, bu ağa katılabilmek için sadece internet bağlantısı yeterli oluyor. Akıllı telefonlar ve tablet bilgisayarlar sayesinde artık her an “sosyal” olmamız mümkün olduğuna göre, yukarıdaki birinci ve ikinci maddelerle ilgili her olumsuz durum bu maddeyi de etkileyebiliyor.
Sosyalleşmenin psikolojik bir ihtiyaç olduğunu asla yadsıyamayız. Çevrimiçi olarak sosyal ağlara dahil olmak elbette sosyalleşmenin bir türü. Sosyal ağları kullanmanın psikolojik zemininde ne anlama geldiği ise oldukça önemli. Burada bireyin bir yapıya ait olma ve kendini sunma tutkusu önemli bir rol oynuyor. Ait olma ihtiyacı sosyal ilişkiler kurma ve sürdürmenin, dolayısıyla da sosyal ağları kullanmanın bir gerekçesi olarak işaret ediliyor. Bu modelde kendini tanıtmak da bir ihtiyaç olarak sunuluyor. Sosyal medya bunun için ideal bir zemin hazırlıyor. Bu zeminde başarının kıstasları o kadar farklı ki uyum sağlayamıyorsak depresyona giriyoruz.
İngiltere’de yapılan bir araştırma; gençlerin giderek narsist olduğunu, sosyal ağların da (ki araştırma doğrudan Facebook ile ilgiliymiş) bunun için ortam yarattığını ortaya çıkarmış. Gençlerin eğitim aldıkça aslında giderek kendi değerleri üzerine ve diğerlerinin gözünde nasıl göründüklerine odaklandıklarını saptayan araştırmanın detaylarında, bu durumun sosyal medya davranışlarıyla yıpratıcı boyutlara ulaştığını da görebiliyoruz. Giderek bencilleşme eğilimi sadece Batılı ülkelere özgü değil. Üniversitelerde yapılan toplumsal araştırmalara göre, Türk gençliği de aynı yolda ilerliyor gibi görünüyor. Bir diğer araştırma da kullanıcıların Facebook hesabında ne kadar arkadaşı varsa sosyal uyumunun o kadar az olduğuna dikkat çekiyor. Tüm bu araştırmaların satır aralarında sosyal medyanın depresyon ile ilişkisini görmezden gelemiyoruz elbette.
Pornografi ve depresyon
İnternet üzerinde hızlı yayılan ve farklı zihinsel ve ruhsal bozukluklara yol açan bir diğer unsur da yukarıda saydığımız 3 yol ile kullanıcılara ulaşan içerikler. Dijital iletişim ve bilişim çağında internet-sosyal medya ve akıllı cihazlar üçlüsü ile ulaştığımız içeriklerin de depresyon ile çok yakından ilişkisi var. Bunların en vahimi ise pornografi. Teknolojik bağımlılıklardan bahsederken pornografi bağımlılığını görmezden gelemiyoruz. Pornografi bağımlılığı sadece ilgili videolarla bağımlılık yaratmıyor, pornografik içeriğin yer aldığı tüm simülasyonları kapsıyor. Resim, oyun, video gibi aracı medyalarla hızlı yayılabiliyor. Bunun yanı sıra porno bağımlılığı yüksek hızlı internetin ortaya çıkmasıyla daha hızlı bulaşabiliyor.
Pornografi bağımlılığı insanı depresyona sürükleyen pek çok etkiyi bünyesinde barındırıyor. Bu etkiler sosyal, psikolojik, fizyolojik ve klinik bağlamda değerlendirilebiliyorlar. Bir pornografi bağımlısı esasında dış dünyada normal bir insan gibi görünse de sosyal, psikolojik ve fizyolojik problemleri bünyesinde taşıyor. Porno bağımlılığını en büyük etkisi erkeklerde cinsel fonksiyon kaybı olarak ortaya çıkıyor. Bu da uzun dönem depresyona girilmesine yol açıyor. Diğer yandan bu bağımlılıkla eşler ve partnerler arasında sevgi, saygı, ve diyalog bitiyor. İlişkiler ve aileler dağılabiliyor.
Oyunlar ve depresyon
Bilgisayar oyunlarının bağımlılık yaratmasının kaçınılmaz olduğunu düşüneler, hatta göğsünü gere gere "ben bir bilgisayar oyunu bağımlısıyım" diyenlerimiz çıkabilir. Ancak bu durumun zaman içinde depresyon yaratacağını söylersek belki bir durup düşünebiliriz, neden? Evet, oyun oynarken zrarlı bir şey mi yapıyoruz? Kendimize ayırdığımız bu vakit içerisinde motor reflekslerimizi güçlendiriyor, göz dikkat yeteneğimizi geliştiriyor ve üstelik zekamızı da kullanıyoruz. Nasıl depresyona girmemiz mümkün olabilir ki? Ancak her şeyin fazlası maalesef ruh dengemizi bozuyor. Bilgisayar oyunu oynemek ve bağımlısı olmak arasında ince bir çizgi ver ve bunu çizgiyi aştığımızı çoğu zaman fark edemiyoruz.
Eğer sürekli oyunlardan bahsediyor ya da bilgisayar oyunundan başka bir şey istemiyorsanız, bilgisayarda çok fazla vakit geçirip yemeyi içmeyi unutuyorsanız ya da yemeğinizi bilgisayar önünde yiyorsanız tehlikedesiniz. Bilgisayarınızı kullanabilmek için artık yalan söylüyor, kimseyle cihazı paylaşmıyorsanız, zaman duygusunu kaybettiyseniz tehlikedesiniz. Başka bir işle meşgulken bile bilgisayarınızı özlüyorsanız, sosyal ortamlarda sürekli oyunlardan bahsediyorsanız, uyku problemi yaşıyor ya da çok geç saatlerde yatarak, sürekli yapması gerekenleri erteliyorsanız durum son derece ciddi görünüyor. Öte yandan sırt, bilek, baş ağrısı gibi fiziksel sıkıntılar yaşıyorsanız işte tüm bu belirtiler maalesef hem bağımlı hem de depresyona açık bir kişiliğiniz olduğu anlamına geliyor.
Ama sonumuz depresyon olmayabilir
İnternetin ve bu iletişim teknolojisinin bize sağladığı olanakları şımarık bir şekilde tüketmemek elimizde. Yukarıda saydığımız dezavantaj sayılabilecek etkenler bize zorla dayatılmıyorlar. Hepsinin kontrolü tamamen kişisel irademize bağlı ve bu hiç de imkansız değil. Teknoloji biz kendimizi dağıtalım depresyona girelim diye gelişmiyor. Bağımlılık ve depresyon tamamen aşırılıkla ilgili ruhsal rahatsızlıklar. Bunun üstesinden gelemiyorsak belli noktalarda profesyonel yardım almayı da ciddi olarak düşünmeliyiz.
İnternet Son Derece Mutsuz Bir Nesil Yetiştiriyor Olabilir mi?
YORUMLAR