Teknoloji dünyasının girmiş olduğu mobil-desktop çıkmazının arka planında aslında önemli bir gerçek yatıyor.Daha önce “…Sizce Tabletler PC'leri Döver mi?” başlığını taşıyan derleme türünde bir yazı kaleme aldık. ‘Mobilleşen’ dünyayı somut verilerle ele alan bu yazıda Apple’ın üst düzey yöneticisi Tim COOK’un “Aslında benden duymuş olmayın ama kimsenin masaüstü bilgisayarına falan ihtiyacı yok.” şeklinde hayretler içinde okuduğum bir sözünü de yazıda alıntılamıştık. Affınıza sığınarak ifade ediyorum, Tim COOK’un ‘ukalaca’ dillendirdiği bu söz, dünya üzerindeki egemen güçlerin ‘mobilleştirme’ projesinde birinci aktör olduğunu da gözler önüne seren önemli bir söylemi de gündeme getiriyor.
Egemen güçler
Bu noktada “Yahu nedir, kimdir bu her yazında dile getirdiğin ‘egemen güçler’, söyle de bizde bilelim!?” diye sorabilirsiniz. Kısaca izah edeyim. Paranın ve gücün sürekli sahibi olmak isteyip, teknolojinin kendi tekelinde kalması adına bilgiyi sızdırmayanlar şeklinde tarif edebileceğim apolitik, rasyonel bir ifade.
Konumuza dönecek olursak; bilgisayar teknolojisi aslında sizlerin de bildiği üzere askeri amaçlarla imal edilmiş önemli bir icat. Başka bir ifadeyle yukarıda bahsettiğim ‘egemen güçlerin’ kendini korumak adına ürettiği önemli bir silah. Paranın şehvetine kendini fazlaca kaptıran, A’dan Z’ye her şeyi bir meta haline dönüştüren bu güçler farkında olmadan en büyük silahlarını da pazarlamaya başladılar. Fakat yaygınlaşmayacağını ümit ederek bu durumu frenlemediler de. Nitekim IBM başkanı Thomas J. Watson’ın söylediği rivayet olunan “Dünya piyasalarında bilgisayarlardan en fazla 5 tanesine yer olduğunu düşünüyorum.” sözü oldukça manidar. Öte yandan Microsoft kurucusu Bill GATES’in “Her evde her ofiste bir bilgisayar olmalı...” hayalini dillendirdiği vakit alaylı eleştirilere maruz kaldığını da unutmamak lazım. Fakat egemen güçlerin hesapları tutmadı bilgisayar teknolojisi hızla yayılıp her eve her mekana girdi.
Egemen güçler şunu iyi biliyordu ki öğrenmeye ve keşfetmeye meraklı insanların bilgisayarla tanışması kendileri için çok tehlikeli bir durum! Zira öyle de oldu. Çok geçmeden gelişmekte olan, geri kalmış ülkelerden iddialı girişimler vuku bulmaya başladı. Afili satın alınmalarla bu tür girişimler yutuldu ama kalıcı bir çözüm gerekti bu güçlere! Satın al satın al nereye kadar? (Büyük şirketler tarafından satın alınmak suretiyle yutulan önemli teknolojik girişimleri bilahare kaleme almayı düşünüyorum.) Çok geçmeden aranan kan bulundu tabi. Tablet, akıllı telefon, sosyal medya…
Günümüz dünyasında gelişmişliğin sembolü koca koca fabrikalar kurmak, onlarca baba tüttürmek değil takdir ederisiniz ki. Nitekim gelişmiş devletlerin artık kendi coğrafyasında fabrikalar kurmayıp, var olanları da doğuya, az gelişmiş - gelişmekte olan ülkelere kaydırdığını gözlemeyebilirsiniz. Zira artık üretimin temelini “yazılım” oluşturuyor. Koca koca makinelerden ziyade onu çalıştırabilecek yazılımların daha kıymetli olduğunu unutmamak gerek. Takdir edersiniz ki yazılımı da Angry Birds’de ömür çürüten değil “açık kaynaklı” sistemlerde kod ve komutlarla dirsek çürüten toplumlar üretiyor. Egemen güçler bu alanda liderliğini sürdürürken diğer toplumların da minik minik dokunmatik ekranlarda Candy Crush'larla Angry Birds'lerle uyuşup kalmasını, piyasaya salıverdikleri ucûbe oyunlara ücret ödeyerek değirmenlerini döndürmesini istiyorlar ve ne yazık ki bunu başarıyorlar.
Dijital özgürlük olabilir mi?
Maalesef öyle duyarsız bir hale gelmiş toplumlar olduk ki ortalama bir bilgisayarın iki katı ücret verip, kredi kartına borçlanarak akıllı telefon almayı bir "sınıf atlama" simgesi addediyoruz. Minik bir anakart üzerine çeşitli donanımların sıkıştırıldığı, her ihtiyacı biraz biraz görebilecek olan; harcayacağı enerjiye paralel bir güç kaynağını koyacak yer kalmadığı için küçük bataryalarla sizi prize mahkum eden akıllı telefonlar, tabletler… Bunlarla yazılım ya da üretim adına hiçbir şey yapamazsınız! Sadece sözüm ona komik videolar izleyeceğiniz, ucube oyunlarla zamanınızı heba edeceğiniz bir eğlence, bir tüketim aracı olur ancak. Öte yandan mobilleşme adımına paralel olacak bir de bu işin sosyal medya ayağı var. Kişisel bir blog kurup düşüncelerini sayfalarca yazmak, arama motorlarında belirli kelimelerden aratılıp sürekli okunmak varken; 140 karakter karalamayı,birkaç dakika TT listesinde kalmayı “özgürlük” olarak addeden ülkelerin toplumların oluşması şüphesiz bu büyük projenin bir ürünüdür.
Küresel güçlerin, egemen güçlerin bu devasa uyuşturma projesine karşı bizlerin ziyadesiyle uyanık olması, çok çalışması gerekiyor. Umarım ki bu yazıyı okuduktan sonra bilgisayarınıza karşı olan bakış açınız değişir ve onu önemli bir araç önemli bir silah olarak görmeye başlarsınız. (Silahtan kastımı doğru anladığınızı düşünüyorum.) Nasıl ki en az bir yabancı dil bilmek günümüz dünyasında önemli bir şeyse, en az bir programlama dilini bilmeyi de önemli bir zaruret addetmeliyiz. Özgün fikirler üretmeyi ve fikirlerimizi dijitalize etmeye gayret gösterip, gerekirse gecemizi gündüzümüze katmamız gerekiyor. Geceyi gündüzümüze katmamız gerek diyerek abarttığımı düşünüyorsanız belki ama ülkemizin teknolojiye bakış açısı, algısı maalesef pek sağlıklı değil. Milyonlarca internet abonemiz var ama sekmesi Twitter, Facebook vb. sitelerin dışında url görmemiş kullanıcılarımız, denemek için bile olsa açık kaynaklı sistemlerle hemhal olmamış gençlerimiz vatandaşlarımız var.
Elbette yazdıklarımı akıllı telefon ve sosyal medyayı kullanmayalım, atalım şeklinde algılamamak gerekiyor. Akıllı telefon kullanacağız fakat ortalama bir akıllı telefon maliyetinin 80-100 dolar olduğunu bilerek ve marka saplantısının yersiz olduğunu idrak ederek kullanacağız. Sosyal medyayı kullanacağız fakat saatlerimizi ona ayırıp, fikirlerimizi 140 karakterlik kısır tweetlere sıkıştırmak için değil, blog yazılarımızın linkini paylaşmak için, orada öbeklenen ziyaretçi topluluğunu daha faideli mecralara sevk etmek için kullanacağız.
Uzun lafın kısası çok çalışmak icap ediyor sevgili okuyucular, gençler, meraklılar… Hani söylerler ya, “Un var, yağ var, şeker var ama helvayı yapmak için mutfağa giren yok” diye, gelişimin en büyük vasıtası elimizin altında. Bize düşen alıntıladığımız sözde ifade edildiği üzere mutafa girmek sadece! Var gücümüzle sarılıp memleketimiz için, yarınımız için düşünmeye, üretmeye gayret göstereceğiz.
Anlayacağınız mesele Tablet – PC meselesi değil, olmak ya da olmamak…
Tablet PC ve PC Rekabeti Başladı, Sizce Tabletler PC'leri Döver Mi?
YORUMLAR