Sanal Gerçeklik ve Gittikçe Artan Gerçek Yalnızlığımız

Sanal gerçeklik teknolojisiyle beraber gerçek dünyayı görmek için evden dışarı çıkmak zorunda olduğumuzu hatırlamayacağız bile.

Kaan Ezgimen -

Önümüzdeki 10 yıl içerisinde sanal gerçeklik o kadar yayılacak ki, hayatımızı zaten pamuk ipliği ile bağlı olduğumuz gerçek dünyadan söküp alacak. Şimdiye kadar Hollywood bilim kurgu filmlerinde bize aşılandığı gibi sanal gerçek bir dünyada sosyal olmaya çalışacağız ancak gerçek dünyayı görmek için evden dışarı çıkmak zorunda olduğumuzu hatırlamayacağız bile.

Sanal gerçeklik aslında belki de insanoğlunun en son ihtiyacı olan teknolojik gelişmelerden bir tanesi. Sosyal ağların hayatımızı ele geçirmesiyle gittikçe dijital ortamlara hapis olduğumuz çevrimiçi yaşam tarzımız, sanal gerçekliğin de bu mecraya dahil olmasıyla daha da artacak gibi görünüyor.

Sanal gerçeklik nasıl ortaya çıktı

Sanal gerçeklik yarışı 2015 yılının başında çok hızlı bir ivme kazandı ve akıllı telefon üreticilerinden, sosyal ağlara ve oyun üreticilerine kadar birçok girişimci ve dev kuruluş bu sulara kendini attı. Hepimizin bildiği gibi, sanal gerçeklik (Virtual reality), bilgisayarlar tarafından simüle edilen ortamlara verilen bir isim. Sanal gerçeklik ortamı bir bilgisayar ekranı yoluyla edinilen görsel tecrübelerden ibaret ancak son gelişmelere bakacak olursak, bunun yanında bazı sanal gerçeklik ortamları artık duyma, hareket gibi başka duyulardan da yararlanabiliyorlar.

Sanal kavramı, Latincede “virtualis” kökünden geliyor ve  var olmayan, ancak sanrılarla var olduğu kabul edilen şeyler için kullanılıyordu. Dolayısıyla her hangi bir “kavram” gerçekten var olamıyorsa, “gerçek” olarak kabul edilmesi de mümkün olmamalı.

Sanal gerçekliğin hayatımıza girişi

Sanal gerçeklik hayatımıza ağırlıklı olarak oyunlara girmeye hazırlanırken, sosyal ağların özellikle Facebook’un bu konuda kullanıcı iletişimini maksimum düzeye çıkarmak üzere çalışmalar yaptığını biliyoruz. (Facebook’tan Sanal Gerçeklik Uygulamaları Yolda) Şimdilik bu uygulamaların bir zararı yokmuş gibi görünse de zamanının yüzde 20’sini sosyal ağlarda geçiren bizleri ciddi bir sıkıntının beklediğini kestirmek çok da zor değil. 10 yıl içerisinde Facebook arkadaşlarımızla bir yerlerde buluşup kahve içmek artık hayal olabilir. Çünkü onlarla sanal odalarda karşı karşıya gelerek sosyalleşebileceğiz. Bu bizi kafamızda sanal gerçeklik kasklarıyla aslında yapayalnız bir odada kendi kendimize garip hareketler yapan bir birey olmaktan başka bir yere taşımayacak.

İnsan ruhunun geçici olarak tatmini olarak görülebilecek bu durum, gerçekte hiçbir şekilde insan iletişimini ifade etmiyor. Ortada insani bir etkileşim olmaması bizi daha derin bir yalnızlığa sürükleyecek.

Sanal gerçekliğin stratejisi

Sanal gerçeklik teknolojik anlamda sağlık, eğitim ve birçok alanda yenilikler getiriyor. Ancak sosyal ağlarda bunun böyle olduğunu söylemek çok zor. Ticari anlamda kar amacı güden sosyal ağların kullanıcılarını sanal gerçeklik platformuna çekmek istemesi çok doğal, çünkü sanal alışveriş merkezlerinde dolaşarak alışverişi pompalamak ve bundan para kazanmak amacını güdüyor olmaları gerçeği göz ardı edilemez. (Sanal Gerçeklik: Arkasında Kimler Var, Ne Yapıyorlar?)

Bu yazı, 10 senelik bir geleceği baz alarak yazılıyor. Bu yüzden “imkansız” diye tanımlayabileceğimiz her şey, aslında belki bir teoriden ibaret olarak görünebilir. Ancak 10 sene içerisinde işe gitmek için evimizden çıkmamız bile gerekmeyecek. Sanal ofis ortamlarını sanal gereceklerimiz setlerimizi kullanarak, mesaimizi icra edebileceğiz. Bu durum bir cümlenin içinde kullanıldığında son derece “avantajlı” gibi dursa da salan gerçeklik ortamında yetersiz sosyalleşme olgusunu artıran bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Gerçekten iki satır sohbet edemediğimiz iş arkadaşlarımızın olması ne kadar faydalı olabilir ki?

Sanal gerçeklik yaşam siteleri

Hepimizin severek oynadığı The Sims oyununu düşünün. Bir gerçek hayat simülasyonu olan The Sims, aslında sanal gerçeklik kavramının çok yakın bir gelecekte hepimizin sığabileceği, tamamen görüntüden ibaret bir yaşam standardının en basit örneği. Biz sanal gerçeklik tabanına oturtulmuş bu tür devasa yaşam birimlerinde birer Sim olarak bulunacağız. Kendi evimizi inşa ederek, sanal mağazalardan hayatımızı dekore edip gerçek para harcayacağız. Etrafımızdaki diğer Sim’ler ise gerçek hayatta artık görmekten vazgeçtiğimiz ama sanal ortamda “kanka” olduğumuz “karakterler” olacak. İşin en korkunç tarafı sadece birer Avatar olarak yaşantımızı sürdürebilecek olmamız ve bundan keyif almamız olacak.

Sosyal ağlarda nasıl olduğumuz gibi davranmıyorsak, bu sanal yapılaşmanın içinde de benliğimizi saklamak, bambaşka bir insan olmak şansını kaybetmeyeceğiz. Kendimiz olmaktan çıkacağız ki, şu amda bile sosyolog ve psikologlar sosyal ağlarda baş gösteren bu davranış biçimi hakkında tonlarca araştırma yayınlıyorlar. (2015 Yılında Facebook’u Terk Etmek İçin 6 Geçerli Sebep)

Dijital kalabalığın içinde sonsuz yalnızlık

Bugün bile arkadaşlarımızla bir toplulukta bulunduğumuzda 5 dakika muhabbetten sonra elimize cep telefonlarımızı alıp sosyal mecralara akıyorsak sıkıntı başlamış demek olmuyor mu? Bir kafede oturan iki sevgilinin ya da arkadaşın bir süre sonra cep telefonlarına sarıldığını görüp garipsemiyor muyuz? Ancak bir süre sonra aynısı biz yapmıyor muyuz? Oyun arkadaşlığı denen kavramın tamamen dijital ortamlara aktığını, birbirini tanımayan insanların sadece o oyundan başka ortak nokta bulamadıklarına şahit olmuyor muyuz? Sanal gerçeklik tüm bu “yalnız” evreni bir gözlük setine sığdırarak bizi bizden daha uzaklaştıracak.

ABD’de yapılan ilginç bir araştırma var. Sosyal ağlar ve oyun üreticileri dışında sanal gerçekliği en hızlı hayata geçiren sektör, pornografi sektörü oldu. Pornografi sektörü teknolojiye o kadar hızlı ayak uyduruyor ki bunu takip edebilmek mümkün bile olamıyor. Pornografinin de sanal gerçekliğe dahil oluyor olması çok daha büyük sorunları beraberinde getirecek. Dijital yalnızlık daha da artacak, sorunlar dijital mezarlıklara gömülecek ve her türlü duygu körelecek.

Son söz

Benim bakış açım; her türlü teknolojinin bireylere uygulanmasının, sosyal yaşantıyı yok ediyor olması teorilerinin tümünü destekliyor. Daha çok para kazanmak adına insan zaaflarının kırbaçlanıyor olmasını kabullenemiyorum. Sanal gerçeklik belki sadece tıp, eğitim ve oyun ile sınırlı kalmalı. Bu sayede biraz etrafımıza bakarak gerçek hayatın neye benzediğini unutmamaya çalışırız.

Facebook Sanal Gerçeklik Ürünleri Pazarında Kullanıcıları Zora Sokacak

Facebook'da Sanal Gerçeklik İçeriğini Kullanıcılar Nasıl Üretecekler?

10 Yıl İçinde Sanal Gerçek Oyunlar Gerçek Hayattan Ayırt Edilemeyecek

Benzer İçerikler

YORUMLAR