Need for Speed Payback İnceleme

Bu yazıda Need for Speed Payback inceleme incelemesi hazırladık. Peki, Need for Speed serisinin popüler video oyunu oyunculara neler sunuyor? İşte detaylar!

Ramazan Tugay Kahraman -

Heyecan verici tanıtım videosu, üst üste gelen vaatlerle birlikte NFS Payback çıkışını yaptı fakat ortada ne eski oyunların tadı var ne de başarılı yarış oyunu. Daha doğrusu birçok şeyi yapmaya çalışırken, ortaya tam bir karmaşa çıkarmış bir yapım duruyor karşımızda. İşte Need for Speed Payback incelemesi!

İlk kez E3 sahnesinde bizlere gösterilen Need for Speed Payback, daha ilk videosuyla Hızlı ve Öfkeli serisinin oyunlaştırılmış hali olacağının sinyallerini vermişti. Çeşitli hırsızlıklar, akla hayale gelmeyen aksiyon sahneleri ve “cool” olmaya çalışan karakteriyle bizlere çokça o müthiş film serisini çağrıştırmıştı.

Oyun

2024 Yılının En İyi Yarış Oyunları (PC)

Hızlı ve Öfkeli serisinden hareketle bir oyun kurgulamak, her ne kadar orijinal bir fikir olmasa da Hızlı ve Öfkeli baharatına bulanmış bir Need for Speed’e de kimse hayır dememişti. Uzun süren bekleyişin ardından Need for Speed: Payback, 10 Kasım 2017 tarihinde PC, Playstation 4 ve Xbox One platformları için çıkışını yaptı.

Need for Speed Payback İncelemesi

Herhangi bir şeyi Hızlı ve Öfkeli serisine benzetmek için elinizde bir hikaye olması kaçınılmaz. Oyunu geliştiren Ghost Games de bunun farkında olacak ki bütün bir oyunu hikayenin üzerine kurgulamış ve hikayeyi takip ederek oynadığımız bir oyun ortaya çıkarmış.

Tyler Morgan, Jess ve Mac isimli üç karakterin üzerine kurgulanan Need for Speed: Payback’in hikayesi bir Koenigsegg Regera’nın içerisinde başlıyor. Marcus Weir tarafından düzenlenen bu yarışa katılan ve Regera’yı da yine Weir’den alan Tyler Morgan’ın asıl amacıysa daha sonra ortaya çıkıyor.

Weir ile yarışı kazanmak ve ödülü bölüşmek üzerine anlaşan Tyler, öncesinde arkadaşlarıyla yaptığı planı devreye sokuyor ve arabayı satmak için kaçırıyor. Yarış rotasından çıkarak, arabayı parçalayacakları garaja gelen Tyler’ı ise oldukça kötü bir sürpriz bekliyor; çünkü ekibin içerisinde bulunan Lina Navarro, arkadaşlarına ihanet ederek arabayı çalıp gidiyor.

Bunun nedeni ise The House örgütünün başındaki The Collector isimli adamın daha önceden Marcus Weir ile araba için anlaşmış olması. Yani Koenigsegg Regera marka arabanın satın alım işlemi gerçekleşmiş. Öte yandan, araba esasında The House örgütünde olmasına rağmen, örgüt, arabanın kayıp olduğu öne sürerek Marcus Weir’i tehdit ediyor.

Yani Weir ya arabanın parasını verecek ya da gazinosundan olacak. Hal böyle olunca, Marcus Weir ekibimizden Tyler Morgan'ı ilk önce hapse attırmakla tehdit etse de kendi ayağına sıkmamak için sonradan iş birliği yapmak için bir de seçenek sunuyor. Ne var ki, Tyler Morgan buna kesin bir yanıt vermiyor; çünkü, başka bir amacı var.

The House’a sızarak Lina Navarro'ya yaklaşabilmek. The House’a sızmak için harekete geçen Tyler, Dispeççi Roman sayesinde örgütün elemanlarından bir tanesinin telefonunu alıyor ve The House’a katılmak için talepte bulunuyor. Fakat aldığımız cevap “pazartesi gel başla” şeklinde olmuyor ve örgüte kalmak için belirli testleri geçmemiz isteniyor.

Testlerin hepsini tamamladıktan sonra da Lina Navarro tarafından düzenlenen bir gece yarışına katılıyoruz. Birincinin kim olacağını yarıştan önce belirleyen Navarro, bizi görünce haliyle hiç mutlu olmuyor. Durumun ciddiyetinin bir kez daha gündeme geldiği bu buluşmada, Weir, yarışta gösterdiğimiz performans sonrasında aklına bir fikir geldiğini söylüyor.

Bu fikir ise şehirdeki en büyük yarış olan Outlaws Rush’a katılmak. Eğer bu yarışa girer ve kazanırsak hem Lina Navarro’yu hem de The House örgütünü çökertebileceğiz. Ne var ki, Marcus Weir tarafından sunulan teklifi geri çeviriyor ve evimize doğru yola çıkıyoruz.

Ancak evimize vardığımızda başımıza gelen olayın akabinde, Tyler Morgan olarak, Marcus Weir tarafından yapılan teklifi kabul ediyor. Bu ise The House örgütünden intikam almak için ekibi yeniden bir araya getirmek anlamına geliyor.

Böyle başlayan ve ilerleyen bir hikayeye sahip olan Need for Speed Payback, oldukça kötü bir hata yaparak, bütün bu hikayeyi çok ciddi alıyor. Yani alttan alttan hikayeyi yürütmek yerine tamamen gözümüzün içine sokmaya çalışıyor.

Böyle olunca hikayedeki tüm detaylar ayyuka çıkıyor. Örneğin; Jessica’nın geçmişini öğreneceğimiz söylenen bir görevde, arabamıza bir adam biniyor ve iki dakika boyunca adamla birlikte seyahat ediyoruz. Yolun sonuna geldiğimizdeyse bir ara sahne giriyor ve adam yine hiçbir şey demeden arabadan inip gidiyor.

Normalde böyle bir sahne, belki kimsenin gözüne çarpmayacak olsa bile hikayenin çokça önemsendiği bu oyunda, işin ne kadar iyi yapıldığının da bir göstergesi olarak karşımızda duruyor. Tüm bunlara kötü seslendirmeler ve neredeyse çoğu anlamsız diyaloglar eklenince, güçsüz bir hikaye karşımıza çıkmış oluyor.

Bittabi hikayenin üzerine kurulmaya çalışılmış Payback için eksi sayı olarak yazılıyor bunların hepsi.

Aslına bakarsanız Need for Speed Payback’in grafikleri oldukça iyi; ancak muadili oyunlarla karşılaştırınca, onların bir hayli gerisinde olduğunu söyleyebiliriz. Yakın zaman önce çıkan Forza Motorsport 7 ve Gran Turismo Sports’un grafiklerinin yanında, Payback oldukça geride.

Mezkur iki oyun da simülasyon türünde olduğundan bir başka karşılaştırma yapmamız istenirse, Payback’in 2016 yılında çıkan Forza Horizon 3’ten de bir tık geride olduğunu söylemekte yarar var.

Arcade türünde bir oyun olmasından ötürü kaza modellemeleri ve gerçekçi sürüş konusunda bizlere zaten en üst seviyeyi vaat etmeyen Need for Speed: Payback, özellikle kaza modellemeleri konusunda bir hayli kararsız. Aynı büyüklükte olan iki kazanın arabaya verdiği hasar konusunda çok farklı şeyler görebiliyorsunuz.

Haliyle bu da bir yerden sonra kaza sonucunda ne oldu arabaya diye bakmaktan sizi vazgeçiriyor. Çevre modellemeleri konusundaysa zaman zaman çok başarılı zaman zaman da çok çok kötü işler ortaya çıkarılmış. İçerisinde gezdiğimiz Fortune Valley’in her noktasına aynı özeni göstermeyen Ghost Games, yine de ortalamanın üstünde bir başarı elde etmiş diyebiliriz.

Oynanışın bir önceki Need for Speed oyunun üzerine şekillendirildiğini söylemek gerek. Yani bir önceki oyunu oynadıysanız, çok zorlanmadan bu oyunun yapısına alışabilirsiniz. Fakat burada yapılan en büyük değişiklik, arabanın kayma kontrolü üzerinde yapılmış. 2017 yılında çıkan oyunda, arabalar kolayca spin atabiliyor ve neredeyse siz dokunmadan kendi kendilerine drift yapabiliyordu.

Bunu değiştiren Ghost Games, farklı bir mekaniği devreye sokmuş ve ortaya daha iyi bir sonuç çıkmış. Sürüş hissiyatı konusunda da yapılan iyileştirmenin ardından Payback’in önceki oyundan bu konuda daha iyi olduğunu söylememiz gerek.

Bunlarla birlikte kamera açıları konusunda bizleri sadece üç açıyla sınırlı bırakan ve drift kamerasını da kaldıran Ghost Games, araba içi kamera koymamasıyla da bizleri bir hayli üzen bir başka olayın da altına imzasını atmış. Fortune Valley ismi verilen bölgede yarıştığımız oyunun oynanış tarafından bir başka farklı tarafıysa, yarışabildiğimiz bölgeler.

Tamamen açık dünya şeklinde tasarlanan oyunda, asfalt ve off-road olmak üzere farklı yarışlar var. Her iki yarış türünde de arabalar bulundurmanın gerekli olduğu oyunda, iki farklı pistteki yarışların da başka heyecanları olduğunu söylemek gerek. Bununla birlikte haritaya dağılmış şekilde hız rekoru, drag, drift ve tonla başka yarış türünün olduğunu da söylemeden geçmeyelim.

Oyuna dair sevilen kısımlardan bir tanesi de üç ayrı karakteri yönetebiliyor oluşumuz. GTA 5 gibi aralarında geçiş yapamasak bile birbirinden ayrı özelliklere sahip üç karakteri yönetmek ve onlarla birlikte çeşitli yarışlara katılmak oldukça güzel görünüyor. Tek bir karakterle sürekli aynı şeyleri yapıyormuş hissinden de kurtaran bu hamle, oyunun artılarından bir tanesi olarak hanesine ekleniyor.

Bir önceki Need for Speed oyununda olduğu gibi, bu oyunda da bir garajımız var ve genel olarak aynı işlevi görüyor. Yani arabamızla ilgili modifikasyon, kaplama, arabamızın yüksekliği ve tekerleklerinin duruşuna kadar birçok ince ayarı yapabiliyoruz. Bu kısım esasında bir önceki Need for Speed oyunu ile büyük ölçüde aynı.

Hatta arabamızın üzerine uyguladığımız süslemeler bile büyük ölçüde bir önceki Need for Speed oyunundan bu oyuna taşınmış. Ne var ki, bu defa modifikasyon işlemi için elde ettiğimiz puanlar ziyade, tamamladığımız yarışlardan alacağımız Speed kartları işin içine giriyor.

Her bir yarışın sonunda, bizlere üç farklı Speed kartı sunuluyor ve biz de içlerinden bir tanesini seçiyoruz. Kartlar kapalı olduğu için ne çıkarsa bahtımıza diyerek açıyoruz. Bu noktada, açtığımız karttan çıkan geliştirmeyi doğrudan arabamıza ekleyebiliyoruz ama bunun dışında tercih edebileceğimiz üç seçeneğimiz daha var.

İstersek başka bir araba için kullanmak üzere garaja gönderebiliyor, istemezsek satabiliyoruz veya takas edebiliyoruz ancak kart konusunda sadece yarışlar ile sınırlı değiliz. Öyle ki harita üzerinde Tune-Up Shop adı verilen yerler var. Bu yerlere giderek, elde ettiğimiz oyun içi kredinin yettiği kartı / kartları satın alabiliyor ve doğrudan arabalarımıza uygulayabiliyoruz.

Oldukça çetrefilli ve oyundan soğutan bir özellik olan Speed kartlarının tek amacıysa para ve daha fazla para kazanmak. Yani daha iyi bir araba yapmak için illa ki Speed kart almanız gerekiyor ve bunu yapabilmek için oyunun başında oldukça uzun süre durmanız isteniyor.

Oyunda saatler geçirmek istemiyorsanız da 5 dolar gibi “küçük” paralar vererek, kartların en iyilerini alabileceğiniz belirtiliyor. Tamamen oynanış üzerine etkisi olan ve parayı verenin düdüğü çaldığı bu sistem, ortalama bir oyun olan Need for Speed Payback’i, ansızın vasat oyunlar arasına yollamayı da başarıyor.

Sonuç

Ghost Games’in işini tutkuyla yaptığına dair her zaman bir his olmuştur içimde. Yani bütün stüdyo zorla Electronic Arts’tan Need for Speed yapmak için izin aldı ve yıllardır bu oyunlar üzerinde duruyorlar. Yine de oyunu oynamanın ardından EA’in işin içine sonradan girerek, stüdyoyu belirli şeyler yapmaya zorladığına dair fikirler de oluşmadı değil kafamda.

Örneğin; EA, karşısındaki belki de tek arcade yarış oyunu olan Forza Horizon 3’ün oyuncularını da kendilerine çekmek için oyuna illa ki off-road yarışlar koydurmuş olabilir. Belki de hiç hesapta yokken oyun açık dünya olmuş olabilir ya da bunun gibi şeyler. Kısaca Need for Speed Payback, sanki eksikleri olduğunun bilinmesine rağmen çıkarılmış bir oyun.

Diyaloglar çok kötü ve birbirlerini tekrarlıyor, kimi çevre tasarımları bitirilmemiş, araç içi kamerası yok, araba kontrollerinde kimi zaman sıkıntı var, polisler her zamanki gibi olmamış vb. bir sürü sorun var oyunun içinde. Tüm bunlara bir de oynanışa etki eden bir mikro ödeme sistemi konulunca, işler iyice çığırından çıkmış.

Tamamen oyun zevkinizi baltalayan ve ilerlemenize engel olup, oyunu ansızın silme kararı aldıran bu sistem, belli ki yine Electronic Arts’ın başının altından çıkmış çünkü Need for Speed: Payback’ten önce yine EA’in yayınladığı Star Wars: Battlefront 2’de benzer mikro ödeme sıkıntıları yaşanmış ve bütün Star Wars oyuncuları ayaklanarak, sistemi oyundan kaldırmışlardı.

Bunun bir benzeri de Need for Speed’in başına hem de daha kötü şekilde gelmiş. Her ne kadar biz incelemeyi yazarken Electronic Arts, NFS’deki mikro ödeme sistemini değiştireceğini açıklasa da bizim oynadığımız sürümde sorun devam ediyor ve insanı canından bezdirmeye yetiyordu.

Tüm bu sıkıntılara rağmen Need for Speed: Payback’in temelde eğlenceli bir oyun olduğunu da belirtelim. Yani kendinize oynayacak yeni bir yarış oyunu arıyor ve zaman geçirmek istiyorsanız, Need for Speed: Payback listenizde yer alabilir. Fakat oyuna girerken beklentilerinizi düşük tutmanızda yarar var.

İsterseniz Need for Speed Payback'i çok daha uygun fiyatlarla aşağıda yer alan Kinguin bağlantısı üzerinden satın alabilirsiniz:

Bu yazıda Need for Speed Payback incelemesi ile karşınızdaydık Popüler yarış oyunu ile ilgili düşüncelerinizi aşağıda yer alan yorumlar kısmından bizimle paylaşmayı unutmayın.

Benzer İçerikler

YORUMLAR