Günümüzde hemen hemen her evde bir bilgisayar ve internet bağlantısı bulunuyor. Evde olduğumuz zamanlarda çoğunlukla bilgisayarımızın başında oyun oynuyor, internet üzerinden dizi, film ya da video seyrediyor, sosyal medya hesaplarımızda gezinerek arkadaşlarımızın ve ailemizin neler paylaştığına, ne yaptıklarına göz atıyoruz. Peki bilgisayarlar yeterince gelişmeseydi, internet bağlantısı her eve girmeseydi ne yapacaktık? İşte bu sorunun cevabını 90'lı yıllar bize veriyor.
90'lı yıllarda kişisel bilgisayarlar günümüzdeki gibi yaygın değildi. 80'li yıllarda Commodore firması tarafından üretilen C64 ve Amiga bilgisayarlarla tanışmıştık; fakat bu bilgisayarlar yeterince yaygın değillerdi ve internete bağlanamıyorlardı. İnternet bağlantısı ise 90'lı yılların ortalarında kullanılmaya başlanmış, yaygınlaşması ancak 2000'li yılları bulmuştu. Bu nedenle 90'lı yıllar bilgisayarlar ve internet bağlantısı olmadan nasıl eğlenebileceğini bize isabetli bir şekilde göstermekte.
Bu yazımızda 90'lı yıllarda neler yaparak eğlendiğimizi, bilgisayarların ve internet bağlantısının yerine eğlenmek için alternatif olarak hangi oyunları, oyuncakları, etkinlikleri tercih ettiğimizi listeleyeceğiz. Eğer çocukluğunuz ya da gençliğiniz bu dönemde geçtiyse gözünüze bir şeylerin kaçıp gözünüzü yaşartması muhtemel.
Sokak Oyunları
90'lı yıllarda bilgisayar başında tutsak kalmak yerine dışarı çıkar, hava alır, mahalleden arkadaşlarımızla sosyalleşerek birlikte saklambaç, sek sek, ip atlama, yakartop gibi oyunlar oynardık. Hatta kimi zaman diğer mahalleden arkadaşlarımızla birlikte oyun oynardık.
Şüphesiz ki mahalle maçı o dönemdeki en büyük heyecan ve eğlence kaynağıydı. Farklı mahalleden çocuklar takımlar kurar, en iyi ayakkabılarını giyer, gerçek futbol toplarını sokakta oynamak için dışarı çıkarır ve maç yapardı. Bu maçlar o kadar heyecanlı geçerdi ki takımlar arası takışmaların çıkması kaçınılmaz olurdu. "Adamın gol diyor" ve "3 korner 1 penaltı" gibi diyalogları sıkça duyardık. Bizi mahalle maçlarına hazırlayan 9 katlı kames top dikenlere atsanız bile patlamamasıyla gönlümüzü kazanırdı:
90'lı yıllarda bir diğer dikkat çeken sokak oyunu ise misket oynamaktı. Küçük cam toplar olan misketler cezbedici görünümleriyle koleksiyon meraklılarının favorisiydi. Arkadaşlarımızla misket oynayarak msiketlerimizi ortaya koyar ve kazanırsak arkadaşlarımızın misketlerini "üterdik":
Koleksiyonculuğumuzu tatmin eden diğer bir şey ise gazoz kapağı koleksiyonu idi. İçtiğimiz kolaların, gazozların ve diğer gazlı içeceklerin kapaklarını atmayarak bu kapaklara değer biçer, arkadaşlarımızla takas yaparak koleksiyonumuzu zenginleştirmeye çalışırdık. Daha sonradan gazoz kapakları yerini cips paketlerinden çıkan "taso"lara bırakmıştı.
Koleksiyoncuların bir diğer göz bebeği ise Dinozorlar Dergisi'ydi. Benim de favorim olan bu dergi bize düşük ışıkta parlayan fosforlu dinozor maketlerini parça parça verir, özel 3 boyutlu gözlükleriyle ve içinde yer alan 3 boyutlu fotoğraflarla ağzımızı açık bırakırdı. Maketleri oluşturan parçaları arkadaşlarımızla ortak toplar, takım çalışması yapardık. Bu dergi sayesinde dinozorlar hakkında eğlenerek bilgi sahibi de olurduk:
Oyuncaklar
Günümüzde tabletler ve akıllı telefonlar nedeniyle çocuklar oyuncakları çok tercih etmiyorlar. Fakat 90'lı yıllarda oyuncaklar altın dönemlerini yaşıyorlardı. O dönemde birçok farklı ve gerçekten ilginç oyuncak tasarımıyla karşılaşmıştık.
Aqua Balls ve su yüzüğü yaz aylarındaki serinlitici etkileriyle beğenimizi kazanan oyuncaklardı. Bu oyuncaklarımızı suyla doldurur, arkadaşlarımızla birbirimize sıkarak eğlenirdik. Aqua Balls birçok farklı çeşide sahipti ve pahalıydı. Su yüzükleri ise çok daha ucuzlardı ve bu nedenle daha yaygın olmuşlardı:
K'nex (ya da Kenex) ve LEGO birbirlerinin alternatifleri olan oyuncaklardı. Bu oyuncaklarla yaratıcılığımızı konuşturur, evin etrafına saçarak aile büyüklerinin beddualarını toplardık. "Çıplak ayakla LEGO'ya basasın" bedduası bu dönemde ortaya çıkmış olabilir. K'nex ve LEGO'nun Minecraft'ın ataları olduğunu da söyleyebiliriz:
Torpil, kızkaçıran ve çatapat ise o dönemin en tehlikeli oyuncaklarıydı. Günümüzde yasaklanan bu patlayıcı oyuncaklar zamanında hafif yaralanmamıza sebep olmuştu:
Çim adam ise dönemin en ilginç oyuncakları arasındaydı. Kel olarak aldığımız bu oyuncakları sulayarak saçlarının çıkmasını sağlardık:
Video Oyunlar
90'lı yıllarda bilgisayarlarımızın olmaması demek video oyun oynayamıyoruz demek değildi. Bu dönemde farklı oyun konsolları karşımıza çıkmıştı. Bu oyun konsollarından en yaygını şüphesiz ki Brick Game'di.
9999 in 1 gibi sloganlarla satılan bu el konsolları aslında birkaç oyunun farklı versiyonlarını bize sunuyorlardı. Yine de bu oyunları saatlerce oynuyorduk. Brick Game konsollarında Tetris oyunu olmazsa olmazdı, bu nedenle bu el konsollarına kısaca Tetris de derdik.
Televizyonlara bağladığımız oyun konsolu Micro Genius da bir hayli yaygındı. Daha çok "atari" adıyla bilinen bu konsol, daha PlayStation ve Xbox ortada yokken bize oyun kartuşlarını takarak Mario ve Duck Hunt gibi oyunları oynama imkanı vermişti. Duck Hunt'ta ördekleri vuramadıkça sırıtan köpek ise halen bizi sinirlendirmeyi başarıyor:
Sanal bebek olarak tanıdığımız Tamagotchi ise günümüzdeki My Talking Tom ve Angela oyunlarının atası sayılabilir. Bu oyunda sanal bebeğimizi besler, altını temizler, oyunla oyun oynar ve onu büyütürdük.
Atari salonu ise oyun sevenlerin rüyasıydı. Günümüz internet kafelerinin yerine o dönemde atari salonları vardı, bu salonlarda makinelere jeton atarak oyun oynardık. Street Fighter, Snow Bros, Mortal Kombat, Final Fight, Samurai Shodown, King of Fighters, OutRun ve Raiden gibi oyunlar atari salonlarında oynadığımız oyunlar arasındaydı.
Ne İzlerdik
90'lı yıllarda internetin yaygın ve hızlı olarak evlerde bulunmamasına bağlı olarak YouTube ve dizi siteleri üzerinde video veya dizi izleyemiyor, film indirip seyredemiyorduk. O dönemde sinemaya gitmek büyük bir heyecandı. 90'lı yıllarda sinema sektöründe teknolojik olarak devrim yaratan Jurassic Park'ı izlerken adeta büyülenmiştik:
Özel televizyon kanalları 90'lı yıllarla birlikte hayatımıza girmişti. Özel televizyon kanallarında yayınlanan diziler, filmler ve çizgi filmler oldukça yüksek kaliteliydiler. Cine5 çıkmadan önce maçlar televizyon kanallarında şifresiz olarak yayınlanırdı.
Parliament Sinema Kulübü ve pazar gecesi sineması dediğimizde kulaklarınızda jenerik müziği canlanmaya başlayacaktır:
Parliament Sinema Kulübü'nde birbirinden kaliteli ve özgün filmler seyretmiştik. Süper kahraman filmleri günümüzdeki kadar laçkalaşmamış, Holywood filmleri seri üretim şeklinde hazırlanmadığı için daha tatmin edici bir deneyim yaşatmışlardı. Batman Returns, Batman Forever gibi Batman filmleri, Beter Böcek olarak dilimize çevrilen Beetlejuice filmi, Geleceğe Dönüş serisi bu flmler arasındaydı.
90'lı yıllarda izlediğimiz yabancı diziler günümüzde The Walking Dead, Game of Thrones gibi büyük bütçeli yapımlara taş çıkartacak kadar çok seyrediliyorlardı. Bu dizilere örnek olarak McGyver, A Takımı, Görevimiz Tehlike ve Alf dizileri verilebilir.
90'lı yıllardaki yerli dizilerimiz de bir hayli kaliteliydi. Bizimkiler dizisini ailecek izler, pazar akşamlarımızı keyifli bir şekilde değerlendirirdik. Bizimkiler, Türk televizyon tarihinin en uzun süre yayında kalan dizisi olmuştu.
Kaygısızlar dizisi ise absürtlükleriyle bolca gülmemize sebep olurdu. Kaygısızların senaryosu mizah anlamında bir hayli zengindi ve dizideki Eleman, Kültigin gibi karakterler zihinlerimize kazınmıştı.
Dönemin en çok reyting alan programlarından biri olan Teksoy Görevde ise içeriği kadar sunucusu Sadettin Teksoy'un sarı ceketi, jest ve mimikleriyle dikkat çekiyordu.
90'lı yıllarda izlediğimiz çizgi filmlerden bazıları ise şunlardı, isimlerinin üzerine tıklayarak jeneriklerini seyredebilir ve çizgi filmleri hatırlayabilirsiniz:
- She-Ra
- He-Man
Görebileceğiniz gibi internet ve bilgisayarlar olmadan da bir hayli eğleniyorduk.
YORUMLAR