Bugün Dünya nüfusu 7.3 milyar olarak ölçümleniyor. Birleşmiş Milletlere (UN) göre 2050 yılında bu sayı 9.7 milyara ulaşacak. Bu rakam, gezegenin üzerinde insan yoğunluğunun yaşam şartlarını ağırlaşacağı ve gezegen Dünya üzerinde büyük bir baskı yaratacağı anlamına geliyor. Enerji kaynakları tükenecek, küresel ısınma önü alınamaz bir biçimde hızlanacak.
Artan nüfus şu anda 4 milyara yakın olan fakir nüfusun da katlanmasına yol açacak. Ancak bir taraftan teknolojik gelişmeler durmayacak ve rekabet hızla devam edecek. Nüfus artışının Dünya için pozitif bir yanı yok. Ancak hızla gelişen teknoloji bu kabusu önleyebilecek mi dersiniz? İşte 2050 yılında Dünya teknolojisinin nasıl olacağına dair 7 öngörü.
Nükleer Füzyon
Nükleer füzyonda iki hafif element nükleer reaksiyonlar sonucu birleştirilir. Çekirdek tepkimesi olarak da bilinen bu etkileşimin sonucunda çok büyük miktarda enerji açığa çıkarılabiliyor. İnsanlık bu füzyonu dizginlemeyi ve kontrol etmeyi başarırsa gezegende enerji sorunu diye bir şey kalmayacak. Ancak bilim adamları akıllı telefonlara yapılan yatırımların nükleer füzyona yapılan yatırım desteğinden kat kat fazla olduğunu, füzyon çalışmalarının istenen noktaya bir türlü gelemediğini açıklamıştı.
Asteroid madenciliği
Biz bunu aslında EVE Online, OGame gibi oyunlardan biliyoruz. Doğal olarak bilim adamlarının bilmediğini düşünmemiz saçma olurdu. Dünyada hızla tükenen madenleri gök taşlarında aramak bir hayal değil. İnsanoğlu bunu gerçekleştirebildiğinde temel madenleri yani, bakır, demir, kükürt gibi elementleri uzaydan sağlayabilecek. Bu da tükenen yeryüzü kaynaklarına destek olacak. Gök taşları olmasa da, büyük olasılıkla Mars ve Ay bu noktada ilk kazma vurulacak yerler olabilir.
Denizlerde yaşamak
Kara parçaları üzerinde yaşama elverişli habitat yapısını hızla kaybeden insanoğlunun, denizler üzerinde şehirler kurması artık sadece bilim kurgu roman malzemesi değil, bir hedef. Özellikle deniz seviyesinin küresel ısınma sebebiyle 35-30 santim yükseleceğini düşünürsek, kaçacak tek yerimiz okyanuslar ve denizler. Örneğin bu teoriye göre Amsterdam, Londra, İzmir, İstanbul, New York sular altında kalacak ilk büyük şehirler. Bu noktada yüzen şehirler inşa etmek bir çözüm olacak. Bu noktada tarım ve hayvancılık bile su üzerinde yeniden oluşturulan dev alanlarda yapılabilir ve besin kaynakları tükenmesi de önlenebilir diye düşünülüyor.
Güneş ve elektrik enerjisi
Katı fosil yakıt dönemi artık sona ermek üzere. Bu noktada Güneş enerjisiyle çalışan evler ve elektrikli arabalar hem küresel ısınmayı durduracak, hem de uzun vadede yeşil ve ekonomik enerji kullanmamıza olanak tanıyacak. Bunun için batarya teknolojisinin hızla geliştirilmesi de gerekecek. Geceleri ve yazın güneş ışınlarından edinilen enerjinin yüksek ölçekli bataryalarda depolanabilmesi insanoğlunun kurtuluşu olabilir.
Besin kaynakları
2050 yılında insanlığın bugün ihtiyacı olandan yüzde 80 daha fazla besine ihtiyacı olacak. Bugün bile yaklaşık 3 milyar kişiyi besleyemeyen gezegen, o yıllarda büyük bir kriz yaşayacak. Bugün dünyada bitkisel ve hayvansal besin üretmek için başvurulan tüm yöntemler 2050’de geçersiz olacaklar çünkü üretim için yer ve kaynak çok zor sağlanacak. Açlık yine büyük bir tehlike olacak. Peki, teknoloji bunu durdurabilir mi? Protein ve karbonhidrat olmadan ırkımızın devam etmesi mümkün değil. Bu noktada suni ancak besin değeri yüksek yiyeceklerin üretileceği kesin. Geçtiğimiz yıllarda hayvanlardan alınan kas örneklerinin çoğaltılması için 850 bin dolarlık deneyler yapıldı. Henüz çok fazla başarıya ulaşmayan bu deneylerin klonlama yönteminin de kullanılarak geliştirilmesi muhtemel. Aynı şey bitkisel besinler içinde geçerli.
Ulaşım
Hızlı trenler, elektrikli toplu taşıma araçları, güneş enerjili uçaklar toplu taşımada öncü olacaklar. Bir yerden bir yere seyahat eden nüfus arttıkça topluma taşımaya daha fazla ödenek ayrılacak. Ekonomilerin yaşayabilmesi için kalabalıkların seyahat edebilmesi gerekiyor. Buna ticari emtia dolaşımı da dahil. Kısaca insanlar ve üretim dolaşımını sağlayabilmek insan ırkının yaşayabilmesi için gerekli. Bu noktada daha hızlı, güvenli ve daha çok insan ve yük taşıyabilen vasıtaların geliştirileceğine kesin gözüyle bakabiliriz.
Şehir ormancılığı ve dikey yeşil alanlar
Oksijen sağlamak ve düzenli su ihtiyacımızı karşılamak için ormanlara ihtiyacımız var. Bu günkü anlayışla devam edersek 2050 yılında dünya ormanlarının yüzde 5’i yok edilmiş olacaklar. Bu noktada yerleşme alanlarına dönüştürülen arazilerin ormanlaşması için dikey ormanlık alan projeleri geliştirilecek. Milan’da bulunan Bosco Verticale ikiz kuleleri bu proje için bir örnek teşkil ediyorlar. Bosco Verticale tam olarak dikey orman anlamına geliyor. Bu tip yapıların mega şehirlerde çoğalması oksijen dengesini ve yağmur ihtiyacını karşılayacak.
Son söz
Bu yukarıda saydığım "2050 yılı insanlığının" kurtuluşu teknolojik çözümleri, aslında teknolojinin bireysel tüketime yönelik, vahşi kapitalist tutkusundan kurtulmasıyla gerçekleşebilecek şeyler. Ancak hala nükleer füzyon yerine cep teflonlarının AR-GE’sine para harcanıyorsa, şapkayı önümüze koyup düşünmemiz gerekiyor. Yoksa gelecek nesillerin yaşamasına yönelik geleceğe bir miras bırakamayacağız.
IBM İnsan Duyularına Sahip Bilgisayarlar Üzerinde Çalışıyor
Sene 2015 Oldu Ancak Hala 4 Milyar İnsan İnternete Giremiyor
Stephen Hawking Yapay Zekaya Karşı İnsanlığı Uyardı: 100 Yıl Sonra Kıyamet
YORUMLAR